DENİZ ŞAKAYIKLARI

Bir zamanlar masmavi denizlerin dibinde bir balık ailesi yaşıyormuş. Kırmızı mercan kayalıklarında başka balık aileleriyle birlikte oturuyorlar, yavrularını iyi birer balık olarak yetiştirmek için günboyu çalışıp duruyorlarmış. Yavru balıklar öğretmenleri dilbalığı başkanlığında her gün iki üç saat ders görüyorlarmış. Öğretmen dilbalığı yavru balıklara hemen her gün, “Görüntüye aldanmayın. Denizde öyle canlılar vardırki, güzellikleriyle her balığı büyüler. Ama çoğu bizim can düşmanımızdır. Onun için çok iyi tanımadığınız bir canlıya sakın yaklaşmayın” dermiş.

Onun bu sözlerini yavru balıkların hemen hemen hepsi kulaklarına küpe edermiş. Ama aralarında bu öğüdü kulak arkası edenler de varmış. Hele hele afacan balık bu derslerden,öğütlerden çok sıkılır, “Aman bıktım artık bu derslerden. Artık tek başına dolaşmak, gezmek istiyorum ben. ” dermiş. Sonunda bir gün derse girmemeye karar vermiş. Bütün arkadaşları mercan kayalıklarındaki sınıflarında ders dinlerken, o salına salına güle oynaya denizde dolaşmaya başlamış. “Oh ne güzel. . ne güzel böyle başı boş dolaşmak” diye bir türkü tutturmuş. Ne kadar yüzmüş, ne kadar dolaşmış orasını bilmem ama bir ara olduğu yerde “zınk” diye duruvermiş. biraz ilerisinde gözleri kamaştıracak kadar güzel bir çiçek duruyormuş. Yaprakları suda dalgalanıyormuş. Minik afacan balık, hayran hayran “Ne kadar güzelsiniz. Adınızı sorabilir miyim?” diye seslenmiş. Güzel çiçek nazlı nazlı sallamış yapraklarını, “Adım deniz şakayığı” demiş. Deniz şakayığı. . . Minik afacan balık bu adı hiç duymamışmış o zamana kadar. O yüzden biraz duralamış. . Ama sonra, “Böylesine güzel bir çiçekten ne zarar gelir” demiş kendi kendine. Deniz şakayığı en tatlı sesiyle “Biraz daha yanıma yaklaşsana minik balık” diye seslenince de içindeki bütün kuşkular yok olup gitmiş. Tam “Geliyorum güzel çiçek” deyip ona doğru yüzecekken, öğretmeni dil balığı çıkagelmesin mi?! Dil balığı, “Sakın o hayvana yaklaşma” diye bağırıyormuş. Minik balık şaşkın şaşkın bir çiçek gibi güzel görünüşlü deniz şakayığına bakmış. . “İyi ama o hayvan değil çiçek öğretmenim” diyecek olmuş. Ama dil balığı, “Size onun için görünüşe aldanmayın, bilmediğiniz bir canlıya yaklaşmayın diyordum ya. . Bu çiçek gibi, güzel canlı bir hayvandır. Onun çekiciliğine güzelliğine kapılan balıkları yer” demiş. Sonra da bir taşı deniz şakayığına atıvermiş. Minik afacan balık bir de ne görsün? Taş deniz şakayığına değer değmez o güzel yaprakları hemen kapanıvermiyor mu? Korkudan bütün vücudu ürpermiş. Hele hele öğretmen dil balığı “Eğer biraz geç gelseydim, şimdi o güzel kollar senin üstüne kapanacaktı” deyince utancından, korkudan ne söyleyeceğini, ne yapacağını şaşırmış.

Sonra da öeretmeninin önüne düşüp, süklüm püklüm mercan kayalıklarındaki sınıfına girmiş. Ama o günden sonra minik balık hiç okula gelmezlik etmemiş. Görünüşü güzel de olsa tanımadığı bilmediği bir canlıya kanmamış. Arkadaşlarına da sık sık, “Her güzel iyi değildir, dost değildir” diye öğütler vermiş.