KİRPİ BALIĞI

Bir zamanlar, denizlerden bir denizin kenarında bir atkestanesi ağacı varmış. Kayaların üzerinden her gün denizi, denizin içindeki balıkları seyreder eğlenirmiş. Hele bir balık varmış ki, atkestanesi ağacının gözbebeğiymiş. Balık da bunu bilirmiş. Atkestanesini o da çok severmiş. Onun, bütün arkadaşlarından ayrı, yapayalnız, kayalıklarda yaşamasından dolayı da çok, ama çok üzülürmüş. O yüzden de atkestanesini eğlendirme için hep suyun yüzüne yakın yerlerde yüzer, taklalar atar, oyunlar oynarmış.

Yine bir gün, iki dost konuşup, gülüşürken balıkların çığlık çığlığa “Çabuk kaçın, kocaman bir balık geliyor koyumuza. . . Kaçın. . . Saklanın. . . ” sesleriyle irkilmişler. Durur mu artık balık, atkestanesine hoşçakal deyip ardına bile bakmadan kaçıp gitmiş. Gerçekten de bir süre sonra, kocaman bir balık görünmüş. Öyle korkunç bir görünüşü varmış ki, atkestanesinin bile korkutan içi titremiş. “İyi ki denizde değilim. Ya şimdi balık olsaydım” demiş kendi kendine. Küçük balıklar, o gün hiç görünmemişler. At kestanesi ertesi gün de dostu balığı boşu boşuna beklemiş. Hava kararırken, denize bakmaktan yorgun, “Gelmeyecek. . Bu koca balık buradan gitmeden de gelemez” diye içini çekmiş. İşte o anda da balığın sesini duymuş. Balık dostu, “At kestanesi. . . Atkestanesi. . . Nasılsın? Şu koca balığın korkusundan dışarı çıkamadım. Ama senin yapayalnız kalmana da gönlüm razı gelmedi” diye tatlı tatlı konuşuyormuş. At kestanesi balığın bu davranışı karşısında öyle sevinmiş, öyle sevinmiş ki, dallarını sallayarak dostum balığı selamlamak istemiş. İşte ne olmuşsa o zaman olmuş. Atkestanesinin mevyelerinin üzerinde bulunan dikenli yeşil paltosu düşüvermiş. Doğruca da minik balığın üstüne oturuvermiş. Minik balık önce korkmuş. Ama sonra bunun atkestanesinin bir armağanı sanıp, “Ah bu dikenli giysi bana nasıl da uydu. Üstelik de bu dikenler bende oldukç o koca balıktan bile korkmam. Çok teşekkür ederim atkestanesi kardeş” d iye gülmüş. Atkestanesi neden sonra kendini toplamış da, “Hay allah, bir yerini acıtacağım diye öyle korktum ki. . Bu halinle tıpkı bir kirpiye benziyorsun. Onun da sivri sivri okları vardır. Bundan sonra seni KİRPİ BALIĞI diye çağıracağım tamam mı?” demiş. İşte o anda da koca balık görünmüş. Kirpi balığı önce kaçmayı düşünmüş. Ama aklına dikenli giysisi gelince, hızla koca balığın üstüne yüzmeye başlamış. Koca balık, şimdiye değin hiç böyle bir balık görmediği için duralamış. Hele hele kirpi balığı dikenlerini derisine batırınca, arkasına bakmabakmadan kaçıp gitmiş. Aman efendim, o zaman koyda olup da balıkların sevincini görmeliymişsiniz. Kirpi balığını, dostu atkestanesini nasıl alkışladıklarını, onlar için türküler söylediklerini duymalıymışsınız.

Yaa işte böyle. . O gün bu gündür, o balığın adı kirpi balığıymış çocuklar. Kirpi balıkları sonradan bu dikenlerini öyle geliştirmişler ki , tıpkı bir ok gibi fırlatmaya bile başlamışlar. Düşmanlarına da bu yüzden hiç mi hiç göz açtırmamışlar. At kestanesi ağaçlarını da unutmamışlar tabii.