SAPAN BALIĞI

Bir zamanlar uçsuz bucaksız okyanusların birinde, bir köpek balığı ailesi yaşarmış. Köpek balıklarının ne kadar gösterişe düşkün, ne kadar kuvvetli, bütün denizaltı ülkesinin korkulu düşü olduğunu bilirsiniz çocuklar. Hatta yalnız denizaltı ülkesindeki canlılar değil, insanlar bile korkar onlardan. Köpek balıkları da bunu bilir, onun için de çok övünürlermiş: “Biz, yeryüzünün en güçlü, en gösterişli balıklarıyız” derlermiş.

Zaten kendilerini bu kadar çok beğendikleri için ailelerine yeni katılan ve kendi soylarından olan o balığı beğenmiyorlarmış ya. Köpek balığı soyundan olan bu balığın, testere gibi burnu varmış. Köpek balıkları buna pek aldırmıyorlarmış. Ama o kuyruğu, o kuyruğu yok mu?! Hepsini öfkeden çıldırtıyormuş. “Bu ne çirkin kuyruk, bu ne çirkin görünüş. . Bu balık köpek balığı ailesinin yüz karası” diyorlarmış. Hem de bunu açıktan açığa zavallı balığın yüzüne karşı söylüyorlarmış. Aslında ne yalan söylemeli. Aileye yeni katılan bu balığı kuyruğu gerçekten de bir garipmiş. Uzun ve kıvrık olan bu kuyruk tıpkı sapana benziyormuş. Hani bazı yaramaz çocukların, kuşları yaralamak için taş attıkları sapan var ya, tıpkı onun gibiymiş, bu balığın kuyruğu. Balık da bunu görüyormuş, üzülüyormuş da. Ama elinden de bir şey gelmiyormuş tabii. Yalnızca bir iki kez, “Evet kuyruğum sapana benziyor. Ama bundan ne çıkar? İnanın ben de her köpek balığı türü gibi korkusuz ve kuvvetliyim” diyecek olmuş Ama köpek balıkları hemen susturmuş onu. “Hadi oradan şekilsiz balık. Sende bu görünüş varken, kim korkar senden. Tanrı bilir minicik balıklar bile alay eder seninle” derlermiş. Sıonra da basarlarmış kahkahayı: “Sen git de, çocuklarla birlikte kuyruğunu sapan yapıp minik çakıltaşları at kuşlara”.

Bir süre sonra köpek balıkları, kendi adlarını kullanmasın diye balığa SAPAN BALIĞI adını takmışlar. Bir yere gidecek olsalar, “Hey sapan balığı biz avlanmaya gidiyoruz. Ama sen gelemezsin bilmiş ol. Bu av çocuk oyuncağı değil. Zorlu bir iş” diye alay diyorlar, zavallı sapan balığını tek başına bırakıp gidiyorlarmış.

Yine böyle gizlice köpek balıklarını izlediği bir gün bir de bakmış ki ne görsün, kardeşlerinden biri yaralı değil mi? Üstelik de bir başka yırtıcı balık onun yaralı olduğunu fazkedip saldırıya hazırlanmıyor mu? Hemen sapan şeklindeki kuyruğunu dibe daldırıp, dipteki kocaman bir taşı tıpkı sapan atar gibi yırtıcı balığa fırlatmış. Yırtıcı balık, taşı yiyince şaşırmış tabii. Hele sapan balığının dipteki kumları, taşları, aralıksız, sapan gibi üstüne fırlattığını görünce arkasına bile bakmadan kaçmaya başlamış. Yaralı köpek balığı kurtulmuş tabii. Hemen sapan balığının yanına gidip yanağından öpmüş, “Sevgili sapan balığı eğer sen olmasaydın şimdi ben burada olmayacaktım. Hayatımı kurtardın teşekkür ederim” demiş. Köpek balığıyla, sapan balığı kardeş kardeş geri dönmüşler. Yaralı köpek balığı, olanları bir bir anlatmış. Öteki arkadaşlarına, “Biz dış görünüşüne bakarak onunla alay ettik. Oysa o benim canımı kurtardı. Bizler gibi güçlü, gözüpek olduğunu da gösterdi. Bundan sonra dostluklarımızı, değerlendirmelerimizi dış görünüşe göre değil, iç yapıya göre yapmalıyız” diye de sözlerini bitirmiş.

Doğru söze ne denir? Tabii ki, dinlenir. Kulaklara küpe edilir. Öyle değil mi? Köpek balıkları da öyle yapmışlar, sapan balığını o günden sonra hiç küçük görmemişler. Görünüşüyle de alay etmemişler.