TEMBELLİĞİ BIRAK ÇALIŞ

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken şu eski evin içinde. Ben diyeyim şu ülkede, siz deyin bu ülkede bir adam yaşarmış. Ama ne yaşadığına şükreder, ne güneşten, ne yağmurdan sevinirmiş. Ağzından bir gün güzel bir söz işitmemiş kimsecikler. Bir gün güldüğünü görmemişler. O yüzde de, DERTLİ koymuşlar adını. Adamın asıl adı dertli mi bilmem. Ama o köye kim gitse, kim sorsa onu, “Ha. Dertli mi işte şurada oturur” derlermiş. Aslında onon neden dertli olduğunu da kimsecikler bilmezmiş,. Yalnız köyün ak saçlı ak sakallı, ak düşünceli Güngörmüş dedesi, “Onun bütün derdi tembellik, maymun iştahlılık, hangi işi sonuna kadar götürdü bugüne kadar? Her işten hemen bıkar, sonra da ‘talihsizlik der’ başarısızlığına” diye düşünür, düşündüğünü de sorulduğunda söylermiş. Gerçekte de dertliğinin bir işi sonuna kadar götürdüğünü hiç kimseler görmemişmiş o güne değin.

Günlerden bir gün, Dertli yine suratı iki karış, tarlasında oturmuş, bir söyleyip beş ah vah çekiyormuş: “Herkes benim aldığım ürünün iki katını alıyor. Ah bu hava şartları. . Eğer yağmur bolca yağsaydı, ben bu kadarcık mı ürün alırdım sanki?” diye söyleniyormuş. Gerçekten onun aldığı ürün azmış. Çünkü öteki çiftçiler, arklar açıp tarlalarını sularken o hep yan gelip yatmış. Suçu kendinde arayacağına havada arayan, yağmur yağmadığı için yakınıp duran Dertlinin bu ah vahları iyilik meleğinin kulağına kadar gitmiş. İyilik meleği buluttan sarayının penceresinden aşağılara bakınca da, yüzü hiç gülmeyen Dertliyi görmüş, “Dur şu adama önümüzdeki yıl bir iyilik edeyim, bolca yağmur yağdırayım, ürünü bol olsun bakalım, o zaman neden yakınacak?” diye düşünmüş, düşündüğünü de ertesi yıl yapmış. Demin de söyledim ya, Dertlinin derdi, yalnız tembellik değil, üstelik de maymun iştahlı, hiç bir işi sonuna kadar götürmez. Geçen yıl ürün az oldu ya. Bizim Dertli hemen, çiftçilikten vazgeçmiş öteki yıl, “Çiftçilik yorucu iş, uğraş didin, sonunda azıcık bir ürün al. En iyisi çömlekçilik yapacağım” demiş bu kez. Başlamış çamurlar karmaya, çömlekler yapmaya. Bu işin ustası çömlekci dede, onu görünce gülmüş; “Ne o Dertli. Bu kez de çömlekçiliğe mi başladın? Hadi hayırlısı. Aman çömlekleri iyi fırınla, o zaman sağlam olur” demiş. Demiş ama dinleyen kim!

Dertli, “Adam sen de kim fırınlayacakm bunları? Üstelik sıcakta çalışmayı da hiç sevmem, güneş de pekala bu işi görür” deyip, çömlekleri yapıp yapıp dizelemiş. İyilik perisi ne bilsin dertlinin bir yalda bin iş değiştirdiğini. Geçen yıl yağmur yağmadı diye yakındığı için, tutmuş bu kez yağmur yağdırmış. Hem de ne yağmur. Çiftçiler sevinçle bağırışırken Dertli yine basmış yaygarayı: “Aman tanrım, çömleklerim mahvoldu. . Sırası mıydı şimdi yağmurun? Nerede güneş. . Ah ben ne talihsiz bir adamım” diye dövünmeye.

Güngörmüş dede o zaman dayanamamış artık, “İş görürken kendinden başkasına güvenme, çalış. . Çalıştığın işi de sonuna kadar götür” demiş. Acaba Dertli, bu ulu sözü dinleyip akıllanmış mı dersiniz, çocuklar? İsterseniz gidip o köye bir bakın, sonra sonucu bana da söyleyin olmaz mı?