HİÇBİR ŞEYİ BEĞENMEYEN MENEKŞE

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde geçer bu masalım. Şimdi anlatacaklarım, siz deyin yüz yıl, ben diyeyim yüzbin yıl önce geçmiş. Bana bu masalı anlatan ninem de pek hatırlamıyor, kaç yüz yıl önce olmuş bu olay. Ama sanırım o zamanlar yeryüzü bile daha yeni yeni oluşuyormuş. Tabii o yüzden de doğa ananın işi pek çokmuş. Her gün binlerce çiçeği yeryüzüne ekiyor, onlara değişik değişik biçimler renkler veriyormuş. Yine böyle, çalışmaktan yorgun düşüp bir ağacın altına oturmuş. Önünden şırıl şırıl akan dereyi seyrederken, “Şu masmavi sulara, yemyeşil çayırlara da bir çiçek gerekli” diye düşünmüş. Hemen torbasına elini atıp, çevreye bir iki çiçek dikmiş. Sonra da fırçasını alıp çiçeklerin bir kısmını mora boyamış. Çiçekler sevinmişler, mor giysilerini görünce. Hele doğa ana, “Sizin adınız mor menekşe olsun” deyince, sevinçlerinden ne yapacaklarını, doğa anaya nasıl teşekkür edeceklerini şaşırmışlar.

Biraz ileride duran ve giysisinin boyanmasını bekleyen bir çiçek daha varmış. Mor menekşeleri görünce, “Ben de mor giysi isterim” diye tepeden tepeden, utanmaz utanmaz bağırmış doğa anaya. Ama doğa ana, bu utanmaz, kendini beğenmiş çiçeğe hiç bakmamış, “Hele sıranı bekle” demiş yalnızca. Sonra da gidip diktiği öteki çiçeği kırmızıya boyamış. “Senin adın da gelincik olsun. Bahar gelince kırları süslersin. Bu al giysinle” demiş. Utanmaz çiçek bu kez yine bağırmış, “Ben mor giysiden vazgeçtim. Gelincik gibi kırmızı giysi isterim” diye. Doğa ana, “Hele sıranı bekle sen” demiş, yine bir başka çiçeğe gitmiş. Onun giysisini de beyaza boyamış. Ortasına da sarı bir iğne takmış, adını da papatya koymuş. Utanmaz çiçek, sarılı beyazlı papatyayı görünce, yine caymış, “Aaa” demiş, “Ben mor da istemem, al da. Benim giysim papatya gibi sarılı beyazlı olsun tamam mı?” Doğa ana durmadan düşünce değiştiren maymun iştahlı bu çiçeğe kızmaya başlamış, ama yine de sesini çıkarmamış. Yalnızca kendi kendine, “Ne hercai şey bu çiçek” diye düşünmüş. Sonra da işine devam etmiş. . Mineleri maviye, gülleri pembeye, ağaç dallarını kahverengiye boyaya boyaya ilerlemiş. Sonunda sıra maymun iştahlı ve de utanmaz çiçeğe gelmiş. O zaman doğa ana, “Söyle bakalım şimdi. Seni ne renge boyayım?” diye sormuş. Çiçek önce “sarı” demiş. Ama doğa ana yapraklarının daha kenarını boyamışmış ki, çiçek atılmış: “Caydım caydım. Mor daha iyi sanırım” demiş. Doğa ana “Peki” diye içini çekmiş ve başlamış geri kalanını bu kez de mora boyamaya. Gelgelelim biraz sonra çiçek yine düşüncesini değiştirmiş, “Beyaz olsun” diye atılmış. Daha sonra “mavi olsun”, “kahverengi olsun” diye tutturmuş. Yaprakların boyanması bitince doğa ana, “İşte üstünde bir sürü renk oldu” demiş. “Ama böyle maymun iştahlı, hercai bir çiçek olduğun için senin adını HERCAİ MENEKŞE koyacağım”. İşte parklarda gördüğünüz hercai menekşelerin masalı da bu çocuklar. Ama sakın siz kimselere söylemeyin emi? Çünkü hercai menekşeler artık o kötü huylarını bıraktılar. Duyarlarsa üzülürler.