KEÇİ SAKALI BİTKİSİ

Yemyeşil bir çayırlık varmış. Burada binbir çeşit çayır bitkisi mutluluk içinde birarada yaşarlarmış. Sabahları çayır kuşunun şarkılarıyla uyanırlar, günboyu renk renk kelebeklerle, arılarla, sevimli sevimli böceklerle gevezelik ederlermiş. Pırıl pırıl güneş, şırıl şırıl bir dere yumuşacık bir toprak. . Bir çayır bitkisi daha ne isteyebilir ki? Hiç. Değil mi? Ama bir de siz onu keçi sakalı bitkisine sorun? . . Sahi siz daha önce hiç böyle bir bitkinin adını duymuş muydunuz? Ne yalan söyleyeyim keçi sakalı bitkisinin adını ben ilk kez, ninemden duydum. Hemen koşup kitapları karıştırdım. Bir de ne göreyim: Gerçekten de keçi sakalı bitkisi var. Hem de yaprakları tıpkı bir keçinin sakalı gibi. . Siz de masalımı dinledikten sonra resmine bakın olmaz mı? İşte bu keçi sakalı bitkilerinden biri sözünü ettiğim o güzelim çayırlıkta yaşarmış. Aslında orada olmaktan da, arkadaşlarından da hoşnutmuş. Keçi sakalı gibi yapraklarını oynatarak bütün bitkileri kahkahadan kırar geçirirmiş. Ama yine de zaman zaman “Of. . Öyle bıktım ki bu çayırlıktan. . Yeni yeni yerler görmek istiyorum ben” dermiş. Arkadaşları, “Çayırlığımız gibi güzel bir yer bulabileceğini mi sanıyorsun sen?!” dedikleri zaman da, “Olabilir. Olabilir. Ama her gün baklava börek yiyen bir insan bile bıkar sonunda onlardan. Ben de çayırlıktan bıktım işte. . Her yıl aynı yerde olmak çok sıkıcı. Meyvelerimin içinde bulunduğu kese öyle sağlam ki, rüzgar bile patlatıp onları başka yerlere götüremiyor. O yüzden de ben hep bu çayırlıkta kışı geçiriyorum. Baharda topraktan başımı hep bu çayırlıkta çıkarıyorum” diyormuş. Hani pek de haksız sayılmazmış. Sayılmazmış ama bitkiler harekete edemediğine göre, bunun bir çaresi de yokmuş. Keçi sakalı bitkisi de biliyormuş bunu. Ama gelin görün ki yeni yeni yerler görme isteği onda bir tutkuymuş işte. Günlerden bir gün, çayırlığı tatlı bir kaval sesi doldurmuş. Son günlerde iyice suratsız olan keçi sakalı bitkisi bile kavalın sesinden etkilenmiş kendinden geçmiş. Bir süre sonra önünde bir kaç keçiyle minicik bir çoban çocuğu gelmiş çayıra. Keçileri gören çiçekler, basmışlar kahkahayı: “Şunların sakallarına da bakın, tıpkı bizim keçi sakalı bitkisinin yapraklarına benziyor” diye kikirdiyormuş hepsi de. Keçi sakalı bitkisinin neşesi yerine gelmiş hemen. “Gerçekten de öyle. Dur şunlara bir oyun oynayayım” demiş. Sonra da keçi sakalına benzeyen yapraklarını başlamış oynatmaya. Yapraklarını oynatırken öyle gülünç oluyormuş ki, sormayın çocuklar. Ama anlaşılan keçiler bunu hiç gülünç bulmamış olacaklar ki, öfkeyle keçi sakalı bitkisine bakmışlar. Çiçekler öyle çok gülüyorlarmış ki, keçi sakalı bitkisi de yapraklarını oynatmaya öyle dalmışmış ki, keçilerin öfkeden burunlarından soluduklarını farkedememiş bile. Ancak keçilerden birinin hızla saldırıya geçmesiyle kendilerine gelmişler. “Aman dikkat et keçi sakalı bitkisi” diye bağırışmışlar. Ama iş işten geçmiş tabii. Keçi öfkeyle, keçi sakatı bitkisine bir boynuz vurmuş ki, zavallının kökleri bile titremiş. Az kalsın topraktan kopuyormuş. Keçi sakalı bitkisi neden sonra kendine gelebilmiş. Her yanı sızım sızım sızlıyormuş. Ama birden gözleri havada uçuşan minik tohumlarına takılınca herşeyi unutmuş. “Yaşasın tohumlarımın kesesi patlamış. Önümüzdeki yıl başka yerlerde olacağım” diye bağırmış. Gerçekten de keçinin hızla vurmasıyla tohum kesesi patlamış, minik tohumlar çevreye saçılmışmış. Rüzgar bir süre sonra tohumların herbirini bir yana savurmuş. Sonunda yorulup herbirini bir başka çayırlığın yumuşacık toprağına bırakmış. Ertesi yıl, keçi sakalı bitkisi topraktan başını bir çayırlıkta çıkarmış. Eğer çayırda, yaprakları tıpkı keçi sakalına benzeyen bir bitki görürseniz, bilin ki, bu gezmeyi, yeni yeni şeyler görüp öğrenmeyi isteyen keçi sakalı bitkisidir çocuklar. Hemen tohum torbasını patlatın. Çünkü bir keçi gelip patlatmazsa keçi sakalı bitkisi o yılı da orada geçirecek demektir. Ona yardım edin olur mu?