SİNEK MANTARLARI

Bir zamanlar, yemyeşil çayırlardan birinde şipşirin kırmızı şapkalı bir mantar yaşarmış. Kırmızı şapkasının üstündeki beyaz benekleriyle mantar hanım gerçekten çayırın en şık bitkilerinden biriymiş. Ama mantar hanımın herkes tarafından sevilmesinin nedeni, yalnızca güzel oluşu değilmiş tabii. Koca çayırda onun kadar güleryüzlü, iyilik sever bir bitki az bulunurmuş.

Çayırlık günboyu mantar hanımın neşeli kahkahalarıyla olduğu kadar çocuk sesleriyle de çın çın ötermiş. Çayırdaki bütün bitkiler onları dört gözler bekler, hava yağmurlu olduğu günler, “çocuklar gelmedi” diye üzüm üzüm üzülürlermiş. Hele bir sarı oğlan varmış ki, onu hepsi çok severmiş. İşte günlerden bir gün, sarı oğlan bir yandan kolunu bacağını kaşıyarak, bir yandan da “Ah bu sinekler. Her yanımı ısırdılar” diye söylenerek çayıra gelmiş. Ama kaşınmaktan ne güzel güzel oynayabilmiş, ne de yüzü gülmüş. Kırmızı şapkalı mantar hanım bu duruma fena halde öfkelenmiş. “Şu sinekler ne işe yararlar bilmem ki. . Hem canım böylesine sevimli bir çocuğa bir hayvan nasıl kıyar?! Ama ben belirim onlara yapacağımı. Hepinizin haberi olsun, sineklere savaş açtım” diye bağırmış. Çiçeklerin çoğu göstermeden gülmüşler mantar hanımın bu sözlerine. “Sineklerle savaş ha. Mantar hanım da iyice şaşırdı artık. Hem öyle yüksek sesle bağırdı ki, sinekler de her şeyi duydu. Artık hiçbiri kırmızı, beyaz benekli mantara konmaz. Yağmur yağınca beneksiz, düz kırmızı şapkalı mantarların altına saklanırlar” demişler.

Oysa bu sözleri mantar hanım özellikle yüksek sesle söylemişmiş. Çünkü yağmur yağdığı günler, beyaz benekleri kayboluyor, şapkası tıpkı öteki mantarlar gibi oluyormuş. Kısacası sinekleri kandırmak onun için çocuk oyuncağı gibi bir şeymiş. Onun için asıl önemli sorun, sinekleri yokedecek özel bir sütün yapılmasıymış o kadar. Ama mantar hanım, sineklerin, çok sevdiği sarı oğlanı ısırmalarına öyle kızmış ki, onları yokedecek sütü hazırlamaya da o gün başlamış. Hemen topraktan ve zehirli bazı böceklerden yardım istemiş. “Eğer bana gerekli zehirleri bulup vermezseniz bu hain sinekler, çayırımızın neşe kaynağı olan çocukları ısırmaya devam edecekler” demiş. Bu sözleri kim duyar da yardım etmez mantar hanıma? Bütün zehirli çayır böcekleri,toprakeelbirliği edip mantar hanımın eiçinee öyle bir zehirli süt doldurmuşlar ki, sormayın.

Ertesi gün, daha ertesi gün mantar hanım çok beklemiş, ama hiç bir sinek uğramamış yanına. O günden sonra da herkes “sinek mantarı” diye alay etmiş onunla. Ama günlerden bir gün yağmur yağmaya başlayınca, mantar hanımın her yanı sinekle dolmuş. Yağmurdan kaçan sinekler, mantar hanımın yağmurlu havalarda şapkasındaki beneklerin kaybolduğunu bilmedikleri için, “İşte bir kırmızı mantar, hadi onun altına girelim” diyorlar; tabii bu da onların sonu oluyormuş. İşte böyle çocuklar. . O gün bu gündür, kırmızı şapkasının üstünde beyaz benekler bulunan mantarlar zehirlidir ve herkes de onlara sinek mantarı der. Sakın onları yemeye kalkmayın. Ama onları zehirli diye de kınamayın. Çünkü sinek mantarları sizleri çok severler; sinekler sizi ısırmasınlar diye de her zaman onlarla savaş halindedirler. Zehirlerini bu yüzden atamazlar. Masalımız böyle diyor, doğruyu araştırıp bulmak yine size düşüyor çocuklar.