SU İBRİĞİ BİTKİSİ İLE ÇINAR DEDE

Çok çok eskilerde güneydeki sıcak ülkelerin birinde, yemyeşil bir orman varmış. Söz aramızda orman dediğin de böyle olmalı. Diz boyu yemyeşil otların üstünde yükselen ağaçlar, şırıl şırıl akan dereler, cıvıl cıvıl kuşlar. . . Kısacası gerçekten masallara layık bir ormanmış bu orman. Üstelik de bir çok ormanda görülen gürültü patırtı da yokmuş. Bütün canlılar birbirleriyle iyi geçinir, yardım ederler, mutluluk içinde yaşayıp giderlermiş. Bu güzel düzende, hayvanların kıralı aslanla bitkilerin yöneticisi çınar dedenin büyük payı varmış tabii. Orman yasasının uygulanmasını onlar sağlarlarmış. Orman yasasının ilk maddesi çalışmayla ilgiliymiş. “Ormandaki her canlı, kendi işini kendi görür. Ancak hasta, sakat olduğu zamanlar başkalarından yardım alabilir. Bu hallerde de orman canlıları arkadaşlarına yardım etmekle yükümlüdür” deniyormuş yasada. Sonra da yasaya aykırı davrananın nasıl cezalandırılacağı sıralanıyormuş. Hem yasaya hem de yöneticilerine çok saygılı olan orman halkı bir gün bile yasa dışı davranmamışlar o yıla kadar. Hangi yıla kadar mı?

Şu asalak bitkinin geldiği yıla kadar tabii. Sahi siz daha bilmiyorsunuz değil mi? Yaa, yıllardan bir yıl asalak bir bitki gelip yerleşmiş ormana. Hem de hiç utanıp sıkılmadan yönetici çınar dedenin dallarından birine yerleşmiş. “Hiç bitki bir başka bitkinin üstünde yaşar mı? Peki toprakta kökleri olmadığına göre, nasıl beslenir?” diyeceksiniz. Haklısınız tabii. Bitki dediğin topraktan aldığı besinle yaşar. Ama bunun için çalışır çabalar. Oysa çınar dedenin dalına gelip kurulan bu arsız bitki çalışmak filan istemiyormuş ki. Çınar dedenin hazırladığı besinleri kök yerine kullandığı emici tüylerle alıyormuş. Çınar dede, selamsız sabahsız üstüne gelip yerleşen bu garip bitkiyi bir süre merakla incelemiş. Sonra da “Adın ne senin bakayım evlat?” diye sormuş. Bitkicik kırıtarak, “Bana su ibriği derler. Şu şeklime baksana tıpkı ibrik gibi değil mi? . . Bak bak kapakçığım bile var. . . Hop açtım kapağımı. . . Hop kapadım. Ne eğlenceli değil mi?” deyince çınar dede gülmüş. “Gerçekten de eğlenceli su ibriği bitkisi. Ama böyle hop hop kapağını açıp kapamakla, gülmekle karın doymaz ki. Sanırım yanlışlıkla benim dalıma yerleştin. Senin yerin toprak olmalı. Yoksa nasıl beslenirsin?!” demiş.

Su ibriği bitkisi bu sözlere şaşmış kalmış. Kapaklarını kocaman kocaman açarak bakakalmış çınar dedenin yüzüne. Neden sonra kendini toplamış da, “İyi ama ben şimdiye değin hiç topraktan besin almadım ki. . . O yüzden de bu iş nasıl yapılır bilmiyorum. Sonra benim köklerim yok. Bu emici tüylerle nasıl toprağa tutunur, nasıl besin alırım? Benim yapım bu” diye gözleri dolu dolu çınar dedeye bakınca, bu kez de çınar dede ne yapacağını şaşırmış. Yalnızca “Ama bizim orman yasamızın birinci maddesi herkesin kendi besinini kendisinin sağlayacağını buyurur, sevgili su ibriği kızım” diye gülmüş. Su ibriği bitkisi, bu sözler karşısında iyice utanmış, ezilmiş, büzülmüş. İbrik şeklindeki çiçeklerinden yaşlar boşanmış. “Yani şimdi beni kovuyor musun çınar dede?” demiş hıçkırarak.

Çınar dedenin iyi yüreği dayanabilir mi hiç buna?! Dayanmaz tabii. Utanmasa ağlayacakmış o da. “Dur bakalım” demiş, “Bir çare buluruz elbet. İyi bir yönetici her bitkisine bir iş bulmalı”. Bunları söylerken de, yavaşça su ibriği bitkisinin başını okşamış. Su ibriği de çınar dede düşünürken onun dikkatini dağıtmamak için kıpırdamamış bile. Bir süre sonra çınar dede, “Senin şu ibrik biçimindeki çiçeklerinin içinde ne var?” diye sormuş. Su ibriği bitkisi “Hiç” demiş. “Yalnızca yapışkan bir sıvı var”. Çınar dede bu yanıta pek sevinmiş. “Tamam buldum. Sana bir iş buldum evlat. Bundan böyle beni rahatsız eden böcekleri yok etmek senin işin. Sen beni böceklerden koru ben de sana besin vereyim” deyince, su ibriği bitkisi sevinçle kapaklarını açıp kapamaya başlamış. “Çok teşekkür ederim çınar dede. Başkalarına yararlı olacağım, çalışacağım için öyle mutluyum ki. ” Sonra da çınar dedeyi rahatsız eden böcekleri bir bir yakalayıp ibrik biçimideki çiçeklerinin içine atmış. Bir işe yaramanın mutluluğu içinde türküler söyleyerek çınar dedeyi eğlendirmiş, ona arkadaş olmuş.