ÇAMAŞIR MAKİNESİNİN PARÇALARI

Evinizde çamaşır makinesi var mı çocuklar. Varsa bu masalımı çok dikkatle dinleyin. Çünkü belki de masalını anlatacağım çamaşır makinesi sizin evdedir. Evet, milyonlarca evden birinde, bir çamaşır makinesi varmış. Alındığı günden beri tıkır tıkır çalışır, çamaşırları tertemiz yıkarmış. Çünkü çamaşır makinesini meydana getiren bütün parçalar, vidasından tutun da pervanesine kadar görevini bilir, hiç mi hiç aksatmazlarmış. Çamaşırlar onların birliklerini de, dostluklarını da için için kıskanırlarmış. Çünkü o birliği dostluğu, kendi aralarında bir türlü kuramamışlarmış. Giysilerin burnu çok büyükmüş. “Biz olmasak insanlar ölür” diyorlarmış, “önce biz yıkanmalıyız”. Beyaz çarşaflar, fanileler de “Siz istediğiniz kadar övünün. Biz daha değerliyiz. Öyle olmasa sahiplerimiz önce beyaz çamaşırları yıkamayıp sizi yıkarlardı” diye giysileri kızdırıyorlarmış.

Kısacası hepsi birbirini yiyormuş. Bundan dolayı da çamaşır makinesinin içindeki araçların gül gibi geçinip gitmelerine akıl erdiremiyorlar, kıskanıyorlarmış. Hele giysilerin içi içini yiyormuş. O yüzden de mavi giysi bir gün, “Kuzum, aranızda en değerli olan kim? Nasıl yönetiyor sizi?” diye sormuş. İşte bu soru ortalığı karıştırmaya yetmiş. Pervane, “Aslında kimse kimseyi yönetmiyor. Hepimiz elbirliğiyle çalışıyoruz. Ama tabii en değerli parça benim. Ben olmasam ötekiler hiç bir şey yapamaz” deyince, kızılca kıyamet kopmuş. Çamaşır makinesinin içindeki parçalar işi gücü bırakıp, “Kim en değerli? Kim?” diye bağırışmışlar. Sonra da her biri, “Asıl ben değerliyim” diye başlamışlar kendilerini övmeye. Hep bir ağızdan konuştuklarından, mavi giysi onların ne söylediğini anlamıyormuş. Ama onları birbirine düşürmekten ötürü öyle mutluymuş ki, buna aldırdığı bile yokmuş. Kikir kikir gülerek, “Yok canım. Sahi sen mi en değerlisin?” deyip ortalığı iyice karıştırıyormuş. Elektrik akımı yıllardır elbirliği ile çalışan, birbirleriyle cici cici konuşan parçaların olmadık sözlerle birbirlerini kırmalarına dayanamamış sonunda. “Kuzum ne oldu size? Hepiniz de değerlisiniz. Biriniz eksik olsa, bozulur makine” diye bağırmış. Ama sözlerini duyan olmamış ki. Çünkü parçaların herbiri bir başkasıyla tartışıyormuş. Elektrik akımı bir iki kez daha onları uyarmaya çalışmış. Çünkü öyle garip çalışıyorlarmış ki, makinenin içindeki mavi giysinin parçalanması içten bile değilmiş. Gerçekten de mavi giysinin sesi soluğu kesilmişmiş. Düğmeleri kopmuş, eteği de sökülmüşmüş çünkü. Elektrik akımı bakmış olacak gibi değil, “şak” diye kesilmiş. Elektrik kesilince, çamaşır makinesi durmuş tabii. İşte o zaman çamaşır makinesinin parçaları kendine gelmiş. İlk kez görevlerini böyle yarıda bırakıyorlarmış çünkü. Pervane, “Şey. . Arkadaşlar, beni bağışlayın. . ” demiş. Bu sözleri duyan elektrik akımı hemen işbaşı yapmış. “Hah şöyle” diye bağırmış. “Çamaşır makinesi ortaklaşa çalışmanın ürünüdür. Gördünüz işte, ben içinizde olmadığım halde, benim de bir görevim var. Ben olmasam duruyorsunuz. Ama sözgelimi şu vidalar olmasa, kutusu dağılır. Yani çamaşır makinesi olmaz. Pervane olmasa su dönmez, çamaşırlar yıkanmaz. Merdane olmasa kim sıkar çamaşırı? Gördünüz ya her birinizin bir işi var. Yani hepiniz en değerlisiniz” deyince, çamaşır makinesinin parçaları utançla birbirlerinden özür dilemişler. Sonra da el birliği ile çalışmaya koyulmuşlar. Çamaşır makinesinden çıkan mavi giysi sevinçle gülüyormuş. Arkadaşları, düğmeleri düşmüş, etekleri sökülmüş mavi giysiye şaşkınlıkla bakmışlar. “Aklını kaçırdı galiba zavallı. Bu durumda nasıl güler bir giysi” demişler. Ama mavi giysi çamaşır makinesinin içinde olanları anlatınca duralamışlar. Hele mavi giysi, “Biz de onlar gibiyiz. Herbirimizi insanlara yararlı bir ıyanı var. Yani hepimiz en değerliyiz” deyince, onlar da neşe içinde birbirlerini kucaklamışlar. “Bundan sonra kavga yok” demişler. Ev sahibi karı-koca, renkli çamaşırlarla, beyaz çamaşırları karma karışık görünce, “Kim karıştırdı bunları” diye söylenmişler. Bu işi minik kızlarının yaptığını sanmışlar. Nereden bilsinler çamaşırların dostluklarını, birlikteliklerini kutladığını. . .