KIRMIZI KAYIK VE KÜREKLER

Bir zamanlar ülkelerin birinde, bizim yurdumuz da olabilir bu ülke, bir balıkçı köyü varmış. Minicik bir koyun çevresinde olan bu köyün bembeyaz badanalı, kırmızı kiremitli evleri, renk renk çiçeklerle dolu bahçeleri varmış. İşte şimdi masalını anlatacağım kırmızı kayık, bu şipşirin köyde yaşayan balıkçı dedenin kayığıymış. Kırmızı kayık, yıllarca balıkçı dedeyi denize götürmüş. Onunla birlikte balık tutmuş. O küreklere asıldı mı hızla ileri fırlarmış. Her defasında da balıkçı dede, küreklere teşekkür eder, “Sizler olmasaydınız, ne yapardım ben sevgili küreklerim” dermiş. Gerçekten de kürekler, kırmızı kayığı yüzdürebilmek için canla başla çalışırlarmış.

Günlerden bir gün, balıkçı dede kucağında kocaman bir motorla kıyıya gelmiş. Yüzü sevinçten pırıl pırılmış. Kırmızı kayığı sevgiyle okşamış. “Bak sana ne getirdim. Bir motor. . Artık yaşlandım. Kollarım kürekleri eskisi gibi çekemiyor. Şimdi Şu motoru sana taktIm mI kuş gibi uçarsın” demiş. Gerçekten de motor takılınca kırmızı kayık kuş gibi uçmaya başlamış. Dalgaları uyararak öyle bir gidiyormuş ki sormayın. Yıllarca kendisini götüren kürekleri aklına bile getirmiyormuş. Hatta biri onları görür diye ödü kopuyormuş. Durup durup, “Balıkçı dede, neden şu pis, eski kürekleri atmadı bilmem ki. Hem onları taşımak beni yoruyor” diyormuş. Hem de bu sözleri kürekler duysun diye bağıra bağıra söylüyormuş. Zavallı kürekler o zaman itildikleri yere biraz daha bozuluyorlar, ağlamamak için kendilerini zor tutuyorlarmış. Ama bir kez, kırmızı kayık öyle çirkin konuşmuş ki, küreklerden biri dayanamamış artık, “Bunca yıl seni denize biz götürdük, getirdik kırmızı kayık. Ama bir gün bile “Bize ağır geliyorsun sen” demedik. Şurada iki kardeş sessiz sessiz duruyoruz. Ama sen bıkıp usanmadan bize çirkin sözler söylüyorsun. Doğrusu bunu sana yakıştıramıyoruz” demiş ağlayarak. Ama gelin görün ki çocuklar, kırmızı kayık bu sözlere aldırmamış bile. “Kesin sesinizi işe yaramaz şeyler” diye azarlamış onları. Kırmızı kayığı götüren motor günlerdir, kırmızı kayığı izliyor, küreklere yaptığı davranışları da kııyormuş. “İyiliğin dostluğun değerini bilmeyen bu kayığa iyi bir ders vermeliyim” diyormuş hep.

O gün kırmızı kayık yine küreklere olmadık sözler söyleyince iyice tepesi atmış. “Dur sen kendini bilmez nankör kayık, artık çok oldun” demiş. Sonra da hızını arttırmış. Koydan dışarı çıkmış. Burada deniz, koydaki gibi sakin değilmiş. Koca koca dalgalar kırmızı kayığı sallayıp duruyormuş. Ama kırmızı kayık bundan hiç korkmuyor, “Artık ben kayık değil, koskoca bir motorum. O aptal iki kürekle birlikte olsaydım ne yapardım?” diye neşeli kahkahalar atıyormuş.

Motor, “İşte tam zamanı” demiş kendi kendine, sonra da duruvermiş. Kırmızı kayık, “Kuzum ne oluyor?” diye basmış yaygarayı. Ama yaygarası boşuna gitmiş. Motor, Nuh diyor Peygamber demiyormuş. Çalışmamakta inat ediyormuş. Kırmızı kayık bir koca koca dalgalara, bir balıkçı dedeye bakmış. Tahtaları korkuyla gıcırdamış. O zaman motor, “Hadi kürek kardeşler, gösterin kendinizi. Kırmızı kayığı kıyıya götürün. Koya girene kadar ben de sessiz sessiz pervanemi döndürüp size yardım edeceğim” diye fısıldamış. Kürekler sevgiyle bakmışlar motora. “Teşekkür ederiz motor kardeş” diyebilmişler. Çünkü balıkçı dede, ikisini de atıldıkları yerden alıp eski yerlerine takmış. Sonra da asılmış küreklere. Motor da sessiz sessiz pervaneyi döndürmeye başlamış. O yüzden çok geçmeden koya girmişler. Kırmızı kayık, küçümsediği küreklerin son anda yardımına koşmasından, sanki hiç bir şey olmamış gibi bütün güçleriyle onu kurtarmaya çalışmalarından dolayı yaptıklarına öyle pişman olmuş, öyle utanmış ki, iyice kızarmış. Kıyıya ulaştıklarında, “Beni bağışlayın kürek kardeşler” diye kekelemiş. “Motor her zaman bozulabilir. Oysa sizler benim her zaman yardımcımsınız. Kürekler uzun zamandır, kırmızı kayıktan böyle güzel sözler duymadıkları için sevinçle titremişler. Sonra da su motoruna dönüp, “Sana nasıl teşekkür edeceğimizi bilemiyoruz sevgili motor” diye fısıldamışlar. Olanlardan çok mutlu olan motor, “Bundan sonra birbirimizden hiç ayrılmayacağız” diye sevinçle bağırmış. O sevinçle de başlamış “pata pata pata” diye çalışmaya. Balıkçı dede şaşıp kalmış bu işe. Nereden bilsin motorun kendini beğenmiş kayığa ders vermek için durduğunu? Sizler öğrendiniz olanları. Ama sakın kırmızı kayığın yüzüne vurmayın bunu ve balıkçı dedeye de anlatmayın bu olanları.