TRAFİK LAMBASI

Bir zamanlar ülkelerin birinde, belki de bizim ülkemizde bir trafik lambası varmış. Yaz kış durup dinlenmeden çalışır dururmuş. Yine bir gün lapa lapa kar yağmasına karşın, görevi başındaymış trafik lambası. Arabalar vızır vızır geçerken yayalar geçitte yeşil ışığı bekliyorlarmış. Durmadan kar yağdığı için de her zamankinden daha öfkeliymişler. . Biri, “Bu karda da trafik lambasının yeşil ışık yakmasını beklemek zor geliyor” diye söyleniyor; bir başkası “Dondum vallahi. Bozuldu mu nedir? Ne diye adım başına bir trafik lambası dikerler anlamadım gitti. ” diye atılıyormuş.

Trafik lambası bir an üzülmüş. “Ben onlar için çalışayım, onlar beni azarlasın. Olur mu ya?!” demiş kendi kendine. Ama yine de düzeninin bozmadan çalışmasına devam etmiş. Bir süre sonra, önce sarı ışığını, sonra da yayalara yeşil ışığını yakmış. Yayalar hızlı hızlı karşıya geçerken, bu kez de arabalardan biri homurdanmaya başlamış: “Kim bu trafik lambasını buldu bilmem ki. Zaten yerde kar var,vızır vızır kayıyor. Tam hızlandığım sırada bu kez de şıp diye kırmızı ışık yanıyor. Dur durabilirsen artık. Şeytan diyor ki, git çarp, yık şu lambaları” demiş. Gün görmüş bir dolmuş arabası bu sözleri söyleyen taksiye yan gözle bakmış, “Zincirlerin nerede? Zincirlerin olsaydı karda kayıyorum diye trafik lambasını suçlamazdın. O olmasaydı, hele böyle bir havada birbirimize girerdik” diye onu azarlamış. Azarlamış ama, taksi yine de trafik lambasına sayıp dökmüş. Zavallı trafik lambası özellikle havanın karlı yağmurlu olduğu günlerde hep böyle sözlerle karşılaşırmış. O gün de öyle olmuş işte. Ama gündüz iş öyle çokmuş ki, trafik lambası bu sözleri düşünecek zaman bile bulamamış. Ama gecenin geç saatlerinde sokaklar boşalmış da, o da rahat bir soluk alabilmiş. Hoş yine düzenli aralıklarla yanıp sönüyormuş ama gürültü yokmuş, bağıran çağıran da yokmuş. Trafik lambası o zaman tasalı tasalı, “Bugün herkesten azar işittim. Arabalar bir türlü bağırdı, yayalar başka türlü. Ama hiç biri benim görevimi yaptığımı düşünmedi” diye içini çekmiş. Hem yayaları hem arabaları aynı anda mutlu etmenin olanaksızlığını bildiği için “Ne yapsam boşuna” demiş.

İşte tam o sırada da “çat” diye bir taşın, kırmızı lambasının camına vurmasıyla bağırmış: “Ah, gözüm” Kırmızı ışık o anda sönüvermiş tabii. Trafik lambası acıyla, korkuyla inlerken, arsız bir ses duymuş. Bu arkadaşlarının, “bodur bacak” dedikleri haylazın biriymiş: “Hah hay. . Tam ortasından vurdum Dikkatli bakın şimdi ikinci atacağım taş da, tam yeşil lambanın üstüne vurmazsa bana da nişancı bodur bacak demesinler. . Atıyorum. ” diye bağırmış. Zavallı trafik lambası çaresizlik içinde çevresine bakınmış. Ama böyle karlı bir havada kim çıkar dışarı? Koca cadde bomboşmuş. Bodur bacağın savurduğu taşlar sonunda yeşil ve lambalarını da kırınca trafik lambası sönüvermiş. Bodur bacak ve arkadaşları da, “Yarın sabah rahat rahat geçer gideriz caddelerden. Yaşasın” diye kahkahalar atarak çekip gitmişler.

Trafik lambası bütün gece karın altında inlemiş durmuş. Ama onu asıl üzen,ertesi gün görevini yapamayacağıymış. Derken gün ışımış. Yavaş yavaş bomboş caddeleri insanlar, taşıtlar doldurmaya başlamış. Trafik lambası korku içinde onlara bakıyor, “Keşke kaza filan olmasa” diyormuş. Evet, kaza filan olmamış. Olmamış ya, iki saat içinde trafik arap saçına dönmüş. Taşıtlar birbirlerine girmişler. Hepsi birden kızgın kızgın korna çalıyorlarmış. İnsanların durumu daha da kötüymüş Bir türlü karşıdan karşıya geçemiyorlarmış. Geçmeye kalkanlar da, birden fırlayan bir arabanın altında kalmaktan ya zor kurtuluyor, ya da üstü başı çamur içinde kalıyormuş. Kısacası ortalık tam bir curcunaya dönmüş. Her kafadan bir ses çıkıyormuş. Biri,”Meğerse bu trafik lambası, ne gerekli şeymiş. Onbeş dakikadır karşıya geçemiyorum” diyormuş. Bir başkası, “Bir an önce onarsalar bari” diye yakınıyormuş. Ne ileri ve ne de geri gidebilen arabalar “dart dart” diye korna çalarken taksi, “Hay dilim tutulsaydı da trafik lambasına kötü söz söylemeseydim” diye kendi kendine kızıyormuş. Neyse ki, trafik lambasını kısa bir süre sonra onarmışlar da, her şey düzene girmiş.

O günden sonra da kimse trafik lambasından yakınmamış. Onun ışıklarının sözünden dışarı çıkmamış, herkes sırasını beklemiş.