ARAÇ – 1

– ARAÇ-1 FÜZESİ UÇUŞA HAZIR. . . ARAÇ-1 UÇUŞA HAZIR. . .
GERİYE SAYMA İŞLEMİNE BAŞLANSIN.

Araç-1’in günlerdir beklediği an işte buymuş. Uzaya fırlatılmak. Masmavi boşlukta alabildiğince gitmek. . İleriye doğru atılmamak için kendini zor tutuyormuş artık füzecik. Görenler söylüyor: Heyecanından her yanı zangır zangır titriyormuş. O yüzden de geriye sayma işlemi çok ağır oluyormuş gibi geliyormuş ona.

10. . . 9. . . 8. . . 7. . . 6. . . 5. . . 4. . . 3. . . 2. . . 1. . . 0. . . Araç-1, sıfır dendiğini duyar duymaz artık ne sağına ne soluna bakmadan, ortalığı toza dumana boğarak ileri fırlamış. Ama efendim o ne hızmış. . Aşağıdaki insanlar, koca koca evler 5-10 dakika içinde görünmez olmuşlarmış bile. Eh artık varın siz düşünün Araç-1’in keyfini. Bir ara bembeyaz kocaman bir bulut görmüş. Neşeyle içine dalmış. Tabii darmadağan etmiş onu. Bulutçuk, şaşkın şaşkın bakakalmış füzenin ardından.

– Bu da nesi?! ! Şu zamane kuşları da ne hızlı oluyorlar. Her yanımı darmadağın etti. Şimdi topla toplayabilirsen

bulutları bir araya. . . . . . demiş. Güneş bulutun bu bilgisizliğine dayanamamış tabii. Basmış kahkahayı.

– Ne kuşu? Buna füze derler. . . Füze.
Dünya da aşağıdan öfkeyle homurdanmış o zaman.

– Füze. . . Füze ya. . . Bütün bedenimi delik deşik ettikleri yetmiyormuş gibi şimdi de gökyüzünün

güzelliğini bozuyorlar. Bıktım şu insanlardan. Bulutçuk şaşkın şaşkın bir yukarı güneşe, bir de aşağı dünyaya bakmış. Ama söylediklerinden hiç mi hiç bir şey anlamamış.

– Aman sende. . İster füze olsun ister kuş. . Bana ne? Benim görevim yağmur yağdırmak. . . . . . deyip, parçalarını toplamaya başlamış. Füzenin de kimseye aldırdığı yokmuş. Zaten öyle bir hızla gidiyormuş ki, söylenenleri duymuyormuş bile.

– Bana söylenen zamanda dünyanın yörüngesine girmem gerek. Acele etmem gerek.

Ama o ne?! Hızı gittikçe azalmıyor mu? Araç-1 korkuyla titremiş. Yalnız düşüp parçalanacağı için değilmiş korkusu. Görevini yerine getirememek de çok üzüyormuş bizim füzeciği. “Ne yapsam?! Ne yapsam?!” diye telaşla bakınırken aklına bir parçasını atmak, böylece eski hızını kazanmak gelivermiş. Hemen düğmelerinden birine basıvermiş. Korkunç bir gürültü ve ateş görmüş kapsülün altında. Hemen gözlerini yummuş. Sonra yine bir sessizlik. Füzecik gözünün birini şöyle bir açmış. Evet evet hiç bir şey olmamışmış. Eski hızını da yeniden kazanmışmış üstelik.

– Biraz küçüldüm ama olsun. Bütün bilgi verici araçlar kapsülümdeydi. Onlara bir şey olmadıktan sonra herşey

vız gelir bana. Zaten yörüngeme oturmama da az kaldı. Gerçekten de bir süre sonra artık dünyadan uzaklaşmayı bırakmış füzecik. Dünyanın çvresinde dönmeye başlamış.

– Oh başardım. . Başardım. . Yörüngeme oturdum. Artık dünyanın uydusuyum. Anlaşılan Araç-1 bu sözleri biraz yüksek söylemişki, Ay hem şaşkınlıktan hem de öfkeden az kalsın aşağıya düşüyormuş.

– Ne?! Ne dedin?! Sen dünyanın uydusu musun? Peki ben ne oluyorum burada? Dünyanın bir tek uydusu vardır, o da benim. Anlaşıldı mı? . . . diye öyle bir bağırmaya başlamış ki Araç-1 ne yapacağını şaşırmış. “Şey” diye mırıldanmış:

– Acaba adınızı öğrenebilir miyim? Ben uzaya fırlatılmış

ilk araştırma füzesi olduğumu sanıyordum. – Araştırma füzesi mi? O da ne demek?

– Beni insanlar yaptı. İçime pek çok araç yerleştirdi. Ben araçları n yardımıyla insanlara hava durumu

hakkında bilgi vereceğim. – Eee.

– Onlar da benim verdiğim bilgilerden yararlanarak çok önceden hazırlık yapacaklar. Fırtınalara, sağnak

yağmurlara, ani soğuklara karşı hazırlıklı olacaklar. Peki sizi ne görevler gönderdi insanlar?

Ay bu soru karşısında küçük dili olsa yutarmış. O yüzden de şaşkın şaşkın gevelemiş.

– Beni insanlar göndermedi ki buraya . Ben yeryüzünde insanlar yokken de buradaydım. Dünya güneşten, ben de

dünyadan kopup geldim buraya. – Sahi mi? Peki ne iş yaparsınız siz?

– Geceleri dünyaya ışıklarımı yollarım. Ozanlar üstüme şiirler yazar, insanlar beni seyretmekten mutluluk

duyar. – Bu kadar mı?

– Daha ne olsun? – Şey pek yararlı bir şey değil gibi geldi bana.

Ay insanların makinelerle uğraşmaktan doğayı, güzel şeyleri unuttuklarını bir söylevci edasıyla uzun uzun anlatmaya hazırlanıyormuş ki, Araç-1 araya girmiş. – Şişşt. Biraz susar mısınız? Ay öfkesinden neredeyse, “çat” diye çatlayacakmış. Sözünün kesilmesi deli edermiş onu. Hele hele kendisine “füze” diyen şu makine parçasının büyük bir iş yapıyormuş gibi ciddi bir yüz takınmasına, sinyaller vermesine deli olmuşmuş. Araç-1 durmadan,

– Hemen haber vermeliyim. Aman tanrım. . Yarın korkunç bir fırtına kopacak. Binlerce insan haber zamanında yetişmezse ölecek. . . . . . deyip duruyor, dünyaya sinyaller gönderiyormuş. Araç-1 o gece hiç uyuyamamış. Denizdeki balıkçılara, gemilere fırtınanın patlayacağı haberinin ulaştırılıp ulaştırılmadığını düşünmüş durmuş.

Ama sabahleyin dünyadan gelen haberler onu sevinçten deliye döndürmüş. Verdiği haber zamanında gerekli yerlere ulaşmış. İnsanlar gerekli önlemleri almışlarmış. Binlerce insanın yaşamını kurtarmış füzecik. Ay bile küçük füzeyi bütün içtenliğiyle kutlamış. Evrendeki yıldızlar aralarına katılan bu yeni cismin ve başarısının onuruna bir şölen bile düzenlemişler. Araç-1 yararlı olmanın mutluluğu ve yıldızların türküleriyle uykuya dalmış o gece. . .