VANTUZLU ENGEL BALIĞI

Bir zamanlar yeryüzündeki masmavi denizlerin birinde bir balık yaşıyormuş. Öyle boylu poslu, güzel, pırıl pırıl pullu bir balık değilmiş bu balık. Hatta tepesindeki yuvarlak vantuzla yani çekmenle çirkin bile sayılırmış. Ama öylesine pırıl pırıl, iyilik dolu bir yüreği varmış ki, sormayın. Minik balıkları yemeğe gönlü razı olmadığı için, gemilerin yolunu gözler, onların denize attıkları yemek artıklarıyla karnını doyururmuş. Bazen çok acıktığında, yosun bile yediği olurmuş. Gelgelelim, tepesindeki yuvarlak vantuzu yüzünden, büyük balıkların hiçbiri onu sevmez. “Böyle çirkin bir yaratık, balık olamaz” derlermiş. Her fırsatta da ona saldırırlarmış. Ama çok hızlı yüzen vantuzlu balığı yakalayamazlarmış. Bu da özellikle kılıç balıklarını çileden çıkarırmış.

Bir gün, nasıl olmuşsa olmuş, vantuzlu balık kılıç balığının gelişini görememiş. O yüzden de kılıç balığı zavallının sırtında derin bir yara açmış. Vantuzlu balık, o gün zor kurtarmış canını ve hızla bir koya doğru yüzmüş. Kılıç balığının koyları sevmediğini çok iyi biliyormuş çünkü. Yaralı balık koya gelip kendini bir süngerin üstüne zor atmış, bir süre sonra da kendinden geçmiş. Koydaki minik balıkların hepsi yaralı balığın çevresini sarmışlar. Yarasını görünce de hemen yosunlardan, deniz dibi bitkilerinden ilaçlar hazırlayıp yarasına koymuşlar. Günlerce de vantuzlu balığa bakmışlar. Ve bir gün vantuzlu balık gözlerini açınca, sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırmışlar. “Geçmiş olsun, artık iyisin ya. . ” diye bağırışmışlar. Vantuzlu balığın minik balıkların gösterdiği bu sevgi karşısında gözleri yaşarmış. Çünkü şimdiye kadar bütün büyük balıklar onu hor görmüş, “çirkin” diye onunla alay etmişlermiş. Vantuzlu balık, “Benim için yaptıklarınıza çok teşekkür ederim. Eğer kabul ederseniz ben de sizlerle birlikte yaşamak istiyorum artık” demiş. Minik balıklar önce birbirlerine bakmışlar. . Vantuzlu balık, boylu posluymuş. Ya günün birinde kendilerini yemeğe kalkarsa, ne yaparlarmış sonra?!

Vantuzlu balık, onların ne düşündüğünü hemen anlamış. “Bana iyilik yapan sizleri her zaman büyük balıklara karşı koruyacağım. Şu başımdaki vantuzu görüyor musunuz? İstersem, koca bir balığın karnına yapışır, ters yönde yüzerek, koca balık olduğu yerde tutabilirim. Siz de o zaman kaçar kurtulursunuz. Bana gelince. . Ben zaten yosun ve gemilerden atılan yiyeceklerle beslenirim” demiş. Minik balıklar onun doğru söylediğini sevgiyle parlayan gözlerinden hemen anlamışlar. “Olur. Artık sen bizim koruyucumuzsun. . Düşmanlarımızın yüzmesine engel olacağın için de adın ENGEL BALIĞI olsun” demişler.

Vantuzlu engel balığı, o günden sonra minik balıkların sevgilisi olmuş çocuklar. Çünkü koya kocaman bir balık gelecek olsa, engel balığı hemen bir, yolunu bulup vantuzuyla karnına yapışıyor, ters yönde yüzmeye başlıyormuş. İşte o zaman da koca balık “zınk” diye olduğu yerde kalıyormuş. Minik balıklar dururlar mı artık?! Herbiri bir deliğe kaçıyormuş. Koca balık da eli boş şaşkı n şaşkın açık denizlerin yolunu tutuyormuş. İşte o zaman vantuzlu engel balığının içini bir sıcaklık, bir mutluluk kaplıyormuş. Bu, iyilik yapmanın verdiği bir sıcaklık, bir mutlulukmuş.