İYİ YÜREKLİ KEDİOTU

Bir zamanlar ülkelerden bir ülkede, kedilerden bir kedi yaşarmış. Burnunun üstündeki tüylerden başka bütün tüyleri bembeyaz, pamuk gibiymiş. O yüzden PAMUK koymuşlar adını. Pamuk kedi, zaman zaman, “Ah ne olurdu burnumun üstündeki tüyler de siyah yerine beyaz olsaydı. İşte o zaman tam pamuk olurdu” der dertlenirmiş.

Böyle dertli olduğu günlerde başını alır kırlara gidermiş. İşte bu geziler sırasında tanımış o sevimli otu. Pamuk kedi o gün de dertli dertli içini çekip duruyormuş. Birden incecik bir ses duymuş. “Neden üzgünsün?”. Pamuk kedi, sağına soluna bakmış, yukarı bakmış hiçbir hayvan görememiş. Ama yine duyulmuş: “Neden üzgünsün?”. Pamuk kedi dikkatle bakınca kendisine soru soranın bir ot olduğunu anlamış. Ot tıpkı kendi bıyıklarına benziyormuş. Hatta biraz eğilince gıdıklıyormuş bile. Pamuk kedi bu işe pek şaşmış, sonra da derdini yana yakıla anlatmış. Ot, “Sen çok yaşa emi pamuk kedi. Hiç burnumun üstündeki tüyler siyah diye üzülünür mü? Hem sana çok yakışıyor bu” diye basmış kahkahayı. Ot öylesine neşeli, öylesine konuşkanmış ki, pamuk kedi bir süre sonra herşeyi unutmuş. O da neşeli kahkahalar atıyor. otun üstünden yuvarlanıp oyunlar yapıyormuş. Pamuk kedi o günden sonra sevgili dostu ottan ayrılamaz olmuş. Ne olursa olsun bir kez onun yanına koşar, beş dakikacık bile olsa onun hatırını sorarmış.

Ama bir gün pamuk kedi gelmemiş. Otçuk bütün gün yolunu gözlemiş onun. Ertesi gün, öğlen olduğu halde gene pamuk kedi görünmeyince otçuk iyice telaşlanmış. Kelebek hanımdan pamuk kediye gidip bakmasını rica etmiş. Onların dostluğunu bilen kelebek, hemen yola çıkmış. Zaten yalnız kırdakiler değil, bütün canlılar biliyormuş bu dostluğu. Akşama doğru kelebek telaşla gelmiş geri. “Ah ot kardeş hiç sorma. Pamuk kedi hasta. Karnı çok ağrıyormuş. O yüzden gelememiş” deyince otçuğun üzüntüden boynu bükülmüş. Ama bir süre sonra kendini toplamış. Hemen kökleri yoluyla toprağa haber salmış: “Bana kedilerin karın ağrısını geçirecek, iyi edecek maddeler gerek” demiş. Sonra güneşten yardım istemiş. Toprak da güneş de elinden geldiğince otçuğa yardım etmiş. Ertesi gün, otçuk her yanını bu özsularla doldurmuş. Sonra da kelebekle yeniden haber yollamış pamuk kediye. Pamuk kedi inliye inliye kıra gelmiş. Zavallı sancıdan zor yürüyormuş. Otçuğun sevgili dostunu böyle görünce içi sızlamış. “Gel Pamuk kediciğim, gel de otlarımı ye. Dün bütün gün seni iyileştirecek özsularla doldurdum onları. Ye de iyileş” diye seslemiş. Pamuk kedi, “İyi ama ben ot filan yiyememki” diyecekmiş. Ama sevgili arkadaşını kırmak istemediği için hayatında ilk kez ot yemiş. Sonra mı? Sonra pamuk kedi şaşırıp kalmış. Çünkü gerçekten de bir süre sonra karnındaki ağrının azaldığını, daha sonra da tamamen geçtiğini görmüş. Sevinçle otçuğa bir öpücük kondurmuş. “Bundan sonra senin adın kediotu olsun. Bütün kediler, bitkilerden bir dostları olduğunu bilsinler. Seni kediotu diye çağırıp öteki otlardan ayırsınlar” demiş.

Yaa işte böyle. Kediler ot yemez çocuklar. Ama kırda bir kedinin ot yediğini görürseniz, bilinki, karnı ağrıyordur ve kedileri çok seven kediotu da onu iyi etmeye çalışıyordur. Kediotu, insanların da dostudur. Karnınız ağrıdığı zaman annenizin size verdiği ilacın içinde de bilinki, kediotu vardır ve sizin de yardımınıza koşmuştur.