YILDIZ ÇİÇEKLERİ

Çok çok eskiden minicik, pırıl pırıl bir yıldız varmış. Öylesine şirin öylesine minik, öylesine sevimli bir yıldızmış ki, bütün gökyüzü ailesi severmiş onu. Her istediğini de yapmaya çalışırlarmış. Ama bir gün öyle bir şey istemiş ki, hepsinin şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalmış. minik yıldız ne mi istiyormuş?”Yeryüzüne inmek, oradaki canlıları tanımak”. Siz de şaştınız kaldınız değil mi bu isteğe? Ama gelin görün ki, minik yıldız bunun olamayacağını bir türlü kabul etmiyor, iki gözü iki çeşme, “Ne olursunuz beni yeryüzüne yollayın” diye yalvarıyormuş.

Yıldızlar ne yapmışlar, ne etmişlerse, minik yıldızı bu düşüncesinden vazgeçirememişler. Bakmışlar olacak gibi değil, “İyi ama yeryüzüne düşersen çirkin

bir taş parçası olursun. Hem öyle miniciksin ki, belki de kaybolur gidersin koca yeryüzünde. Güzel bir çiçek olsan, neyse. Ama bir taş parçasına kim bakar,

kim sever” demişler. Minik yıldız o zaman daha çok ağlamaya başlamış. “Öyleyse ben yeryüzüne bir çiçek olarak inmek istiyorum” diye tutturmuş. Gel de şaşma şimdi

şu işe?! Yeryüzüne inmek, hem de bir çiçek olarak inmek, hiç olacak şey mi?! Ama minik yıldızı gökyüzü ailesindekiler o denli seviyorlarmış ki, sonunda onun

üzülmesine hiçbiri dayanamamış. “Pekala yeryüzüne in bakalım. İnerken de, rüzgar dedeye rica et, yeryüzüne iner inmez senin üstüne bir tohum bıraksın.

Bu tohumu yalnız sende bulunan maddelerle besle. İçindeki renklerin en güzelini ve kendi şeklini ver” demişler. İçleri burkularak da minik yıldızı yeryüzüne yolcu

etmişler. Onu gören dünyadaki insanlar, “Hey bakın bir yıldız kaydı” diye bağırışmışlar. Minik yıldız dışmış dışmış, sonunda da yeryüzüne göktaşı olarak

inmiş. İner inmez de rüzgar dededen üstüne bir tohum bırakmasını rica etmiş. Rüzgar dede, bir çiçeğin tohumunu aramaya gidince de üstünde kendine bir toprak

yapmak için uğraşmış didinmiş. “Tohumum için yumuşak bir yatak olmalı toprağım” diyormuş bir yandan da.

Aradan ne kadar zaman geçmiş bilmem ama sonunda rüzgar dede bir tohumu yavaşça toprağının üstüne bırakıvermiş. Orada olacaktınız da minik yıldızın

sevincini görecektiniz çocuklar. Tohuma ne ikram edeceğini nasıl ağırlayacağını bilemiyormuş. “Ben gökyüzünden geldim. Minicik bir yıldızdım. Benim toprağım

olan maddeler yeryüzünde yoktur. Onları al ve çok güzel bir çiçek ol baharda. Olur mu sevgili tohum? Şeklin de tıpkı yıldız gibi olsun. Çünkü gökyüzündeki

dostlarım başka türlü tanıyamazlar beni” diye durmadan konuşuyormuş. Derken kış gelmiş. Tohumun içinde bulunduğu yaldız toprağının üstünü

bembeyaz karlar örtmüş. Tohum bu kar sularının içine karışan, yıldızın özelliğini taşıyan maddelerle beslenmiş. Şişmanladıkça da şişmanlamış ve bir bahar günü

giysisine sığamayarak patlamış. Bir filiz pırıl pırıl başını topraktan dışarı uzatmış.

Yaz günlerinin birinde, oradan geçen çocuklar güzel mi güzel çiçekli bir bitkiyi görünce bağırışmışlar. “Şuraya bakın ne güzel bir çiçek.

Şekli de tıpkı yıldıza benziyor. Evet evet yıldız çiçekleri bunlar”. . Evlerinizi bahçelerinizi süsleyen yıldız çiçeklerine dikkatle bakın

çocuklar. Gerçekten de bir yıldıza benzemiyorlar mı?