GÜCÜNÜ İYİYE KULLAN (KARINCALAR)

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bilseniz neler varmış neler yokmuş. Pireler varmış berberlik eden, develer varmış tellallık eden, kuşlar varmış orkestra yöneten. Peki ne yokmuş? Durun, onu da söyleyeceğim. Masalımızdaki, masal ormanında rahat da yokmuş, huzur da. Çünkü sözünü ettiğim bu ormanda astığı astık, kestiği kestik bir aslan yaşarmış. Herkesten güçlü, kuvvetli ya bizim aslan, her yana korku saçması bundanmış. Sanki gücünü kuvvetini iyiye kullansa, herkese yardım etse, herkes de onu sevse olmaz.

Aslan aklı işte, korkuyu sevgiye üstün tutmuş. Önüne gelene saldırmış, önüne gelenin canını yakmış. Sonunda da bütün hayvanları bezdirmiş. Zavallı hayvanlar rahat bir soluk bile alamaz olmuşlar. Yavrularına yiyecek bulmak için dışarı çıkmak bile büyük bir cesaret işiymiş. Çünkü sonunda aslanın pençesine düşmek varmış. Açlık bir yandan, korku bir yandan, aslanın pençesine düşen arkadaşlarının üzüntüsü bir yandan bütün hayvanları bıktırmış usandırmış. Bakmışlar, öyle eli kolu bağlı beklemekle hiçbir şey düzelmiyor, bir çare aramaya başlamışlar. Ne derler, “Düşünen, arayan her şeyin üstesinden gelir”. Sonunda orman halkı da bir çare bulmuş. Kazmadiş sincabın düşüncesine hepsinin aklı yatmış. İş kırmızı karıncaarı bu işe razı etmeye kalmış. Kazmadiş sincap, bu işi de üstüne alıp, kırmızı karıncaların yuvasına koşmuş, kapılarını çalmış. “Sevgili kırmızı karıncalar sizden bir ricamız var. Aslanın bize yaptıklarını biliyorsunuz. Ondan kurtulmak için bir çare bulduk. Ama bu iş için sizin yardımınız şart” demiş. Düşüncesini de bir bir anlatmış kırmızı karıncalara. Kırmızı karıncaların kraliçesi, kazmadiş sincabı dinledikten sonra, “Siz yardım edeceğiz sincap kardeş. Yuvamız biraz bozulacak ama olsun” deyince, dünyalar kazmadiş sincabın olmuş. Sevinç içinde durumu arkadaşlarına anlatmış. Sonra hep birlikte aslanın inine gitmişler. Kazmadiş yine öne atılıp, “Sayın aslan hazretleri. Ben ve arkadaşlarım sizin gibi güçlü, kuvvetli birisinin hayvanların kralı olması gerektiğine karar verdik. bunun için de bir şölen düzenledik” demiş. Eh bu sözleri duyar da aslanın keyfi yerine gelmez mi?! Gelir elbet. Hayvanların önüne düşüp şölen yerine gelmez mi? Gelir elbet. Kazmadiş sincabın “Size taht olarak şurayı hazırladık” diye gösterdiği kırmızı karıncaların yuvasının üstüne oturmaz mı? Oturur elbet. İşte o zaman da olanlar olur. Kırmızı karıncalar bir anda aslanın her yanını sarmışlar çocuklar. Hem de ne sarma, ne ısırma. Aslan kaşındıkça kaşınıyormuş. Kendi pençeleriyle kendisini öylesine yaralamış ki sormayın. Ama yine de kaşıntısı geçmiyormuş. İşte o zaman anlamış bütün olanları. Bu yenilgiyi kendisine yediremediği için de ormanda durmamış o günden sonra. Kaçmış gitmiş. an yararlı olmak” demiş kendi kendine. Bir süre sonra kalemin yaldızları da yer yer dökülmüş. Ama o buna aldırmıyormuşki artık.