KARGA, KEKLİĞİ TAKLİT EDEYİM DERKEN KENDİ YÜRÜYÜŞÜNÜ ŞAŞIRMIŞ

Bizim komşumuz bir cin mi cin oğlan vardır. Herşeyi iyidir hoştur cin oğlanın, ama bir kusuru vardır ki, bütün güzel yanlarını silip süpürür. Cinoğlan, her önüne geleni taklit eder. O yüzden de çoğu kez alay konusu olur arkadaşlarına. Dün gece dedem çekti onu karşısına bir masal anlattı. “Bu masal senin gibi, halinden memnun olmayan, ona buna özenip, taklit eden bir karganın masalı” dedi. Sonra da başladı kara karganın başına gelenleri anlatmaya. Şimdi de siz dinleyin olanları kulaklarınıza küpe edin.

Bir zamanlar ormanların birinde bir kara karga yaşarmış. nedense halinden hiç mi hiç memnun değilmiş. Hele bir gün tilkinin güzel sözlerine kanıp ağzındaki peyniri ona kaptırdığından bu yana iyice dertliymiş. “Tüylerim kapkara. Onları düzeltmem olanaksız. Sesim desen, evlere şenlik, bet mi bet. Akıldan yana da şanssızım. Çoluk çocuk bile, ‘karga karga gak dedi, çık şu dala bak dedi, çıktım baktım o dala, şu karga ne budala’ diye alay ediyor benimle” diyormuş da başka bir şey demiyormuş. Dedikçe de dertleniyormuş. Bu yüzden de kendini geliştireceğine hep başkalarını taklit etmeye çalışıyormuş. Sözgelimi bir ara, tavus kuşunun tüylerinden bulup takıp takıştırmış. Ama öyle komik olmuş ki, önüne gelen onunla alay etmiş. Üstelik bir de rüzgar çıkınca,tüylerinin her biri biri yana uçup gidince ortalıkta kalıvermiş.

Ama kekliği görünce, bütün bu olanları unutup gitmiş. “Tamam buldum. Keklik gibi seke seke yürümeye çalışacağım. Bu işi becerirsem, kimbilir bizimkiler ne şaşırır, bana nasıl saygı duyarlar. Karga Tarihi altın harflerle yazar benim adımı. Karga soyundan ilk sekerek yürüyen karga olma şerefi bana ait olacak” diye yeniden düşler kurmaya başlamış. Artık bütün işini gücünü bırakıp, her an kekliği izliyormuş kara karga. Bir ara keklik de farketmiş bunu. Hele onun garip garip hareketler yaptığını görünce basmış kahkahayı. “Bu karga gerçekten budala. Aklınca benim gibi yürümeye çalışıyor. Bir şey değil, bir süre sonra kendi yürüyüşünü şaşıracak. Bu bacaklarla benim gibi yürümeye çabalarsa, devamlı yere düşer” demesine kalmadan karga ‘pat’ düşmüş yere. Ama aklına Karga Tarihi’ne geçmek gelince, hemen doğrulmuş yerinden bir daha denemiş keklik gibi sekmeyi. Ve tabii yine ‘pat’ diye yere düşmüş. Zavallı taklitçi karganın bütün gün düşmeden her yanı sızım sızım ağrıyormuş.

Ertesi gün de, daha ertesi gün de durum hep aynı olmuş. Ama karga eskiye oranla daha az yere düşüyormuş. Ama hali o kadar gülünçmüş ki sormayın. Tıpkı, ipte yürümeye çalışan acemi cambazlara benziyormuş. Üstelik bacaklarının, kanatlarının ağrısı da caba. . . Kara karga, neredeyse vazgeçecekmiş keklik gibi yürümekten, “Yoo, bu kadar acıya dayanamayacağım. Kanadımı kaldıracak halim kalmadı. Şimdi bir kedi çıksa, saldırsa uçamayacak kadar yorgunum. Keklik gibi yürüyeceğim diye canımdan olmayayım” demiş. Eskisi gibi yürümek istemiş, ama boşuna. ‘Pat’ diye yere düşmüş. İşte o zaman korkudan neredeyse küçük dilini yutuverecekmiş. “Aman tanrım ben kendi yürüyüşümü unutmuşum. Başkası gibi olayım derken, kendimi yitirdim. Şimdi ben ne yapacağım?!” diye öylesine bir çığlık atmış ki, arkadaşları koşup gelmiş. İyi ki de gelmişler. Çünkü tam o sırada karganın yere düştüğünü gören kedi, “İşte yaralı bir karga” deyip saldırıya geçiyormuş. Öteki kargalar da bunu gördüklerinden, arkadaşlarını kanatlarından tuttukları gibi havalandırmışlar. Kara karga, son anda yaşamının kurtulduğunu görünce daha çok ağlamaya başlamış. “Şimdi benim halim ne olacak?! Kendi yürüyüşümü unuttum. Bu gidişle ölümüm bile yakın. Her an siz beni kurtaracak değilsiniz ya” diye öylesine sızlanmış ki, arkadaşları, “Üzülme biz senin korur iyileştiririz” demek zorunda kalmışlar. Sözlerinde de durmuşlar. Bir süre sonra kara karga, karga gibi yürümeye başlamış yeniden. Bir daha da hiç mi hiç başkalarına özenmemiş. Dedem masalı bitirince cinoğlan herşeyi anladı. Bir daha kimseyi taklit etmeyeceğine, karga gibi olmayacağına söz verdi. Dedem de, atalarımız senin gibi olanlar için ‘Karga keklik gibi sekeyim derken, yürüyüşünü şaşırmış’ derler. Bu atasözünü hiç kalından çıkarma oğul” dedi. Siz de bu atasözünü kulağınıza küpe yapın, olur mu çocuklar?!