KAKTÜS ÇIT KUŞU

Bir zamanlar ormanların birinde bir kuş yaşıyormuş. Ufak tefek ama sevimli mi sevimli bir kuşmuş bu. Hele oldukça uzun kuyruğunu havaya dikti mi öyle sevimli olurmuş ki sormayın. Bu sevimli kuşun adı ÇIT KUŞU’ymuş. Neden mi? Çünkü, azıcık bir çıtırtı duysa “Ay ÇIT diye bir gürültü duydum” der hemen kaçarmış. Bu yüzden de herkesin alay konusu olurmuş. Hele arkadaşları onu korkutmak için olur olmaz yerde “çıt çıt” diye sesler çıkarır, minik ÇIT KUŞU o zaman gizlice bir köşeye çekilir sessiz sessiz ağlarmış. “Herkes benimle alay ediyor. Hoş haksız da sayılmazlar. Oyun oynarken bir çıtırtı duyup korkuyorum. Hem onları da ürkütüyorum. Hem de oyunu bozuyorum. Geceleri bağırıp herkesi uyandırıyorum. Ah ben niye bu kadar korkağım bilmem ki. ” diyor, iki gözü iki çeşme ağlıyormuş. çok istediği halde bu huyundan kurtulamıyormuş. Bakmış olacak gibi değil, “En iyisi buradan kaçıp gitmek. Çok uzaklara gitmek” diye karar vermiş. Kararını da uygulamış. Bir sabah erkenden ormandan ayrılmış. Uçmuş uçmuş. Bir süre sonra ağaçlar yavaş yavaş seyrekleşmeye başlamış. Ama çıt kuşu hala uçuyormuş. Bir ara aşağıya bakmış. Aşağıda uçsuz bucaksız bir çöl uzanıyormuş. Çıt kuşu, “İşte buraya inerim. Görünürde hiç bir canlı yok. Hiç kimse beni korkutup alay edemez” diye düşünmüş. Yavaşça aşağı süzülmüş, kumların üstüne konmuş. İşte o zaman çok yorulduğunu ve susadığını hissetmiş. Çevresine şöyle bir bakmış. Ama ne bir ırmak, ne bir kaynak görebilmiş. “Bir de havadan bakayım. Öyle susadım ki” deyip yine kanat çırpmış. Yükselmiş yükselmiş, sonra yine aşağı bakmış. Hayır ne bir dere varmış, ne de bir kaynak. Zavallı çıt kuşu, çaresizlik içinde kanat çırparken gözüne bir yeşillik ilişmiş hemen onun yanına inmiş. Bu bir kaktüsmüş çocuklar. Kaktüs, çıt kuşunu görünce, “çölün ortasında ne arıyorsun kuş?” diye şaşkınlıkla sormuş. çıt kuşu başından geçenleri ona bir bir anlatmış. Sonra da “Peki siz ne arıyorsunuz burada?” diye sormuş. Kaktüs, “Bana kaktüs derler sevgili çıt kuşu. Benim buraya gelişim de seninkine benziyor. Görüyorsun her yanım dikenli. Bu yüzden bütün çiçekler benimle alay ediyorlardı. Bir gün rüzgar dedeye rica ettim. Tohumlarımı alıp buraya getirdi. Ama yalnızlık çok zor” demiş. Çıt kuşunun gözleri yaşarmış. “Seninle kalmak çok isterdim kaktüs. Ama burada su yok. Ben de susuzluktan neredeyse bayılmak üzereyim” deyince kaktüs, “Hay allah, nasıl da düşünemedim bunu. Çabuk benim etli yapraklarımdan kopar ye. Susuzluğun geçer” demiş. Çıt kuşu hemen denileni yapmış. Kaktüsün etli yapraklarından yemiş. “Aman ne güzel. Yaprakların sulu sulu. Hem susuzluğum geçti. Hem de karnım doydu” demiş. Sonra da, “Burada kalabilirim. Yuvamı da senin üstüne kondururum. Böylece kimse bana ve yuvama dokunamaz. Dikenlerinden korkarlar çünkü” diye ekleyince, kaktüs sevincinden ne yapacağını şaşırmış. “Yaşasın artık yalnız değilim. Benim de konuşacak bir arkadaşım var” diye bağırmış. O günden sonra çıt kuşunun adı KAKTÜS ÇIT KUŞU olmuş. Ve ister çölde ister başka yerde olsun, hep kaktüs çiçeklerinin üzerine yuva yapmış. Kaktüsten hiç ayrılmamış.