SÜSLÜ KALEM

Bir zamanlar bir caddede kocaman bir apartman, apartmanda da bir daire varmış. İşte bu masalımda, o dairede oturan Başak’ın kalemini anlatacağım sizlere. Bir gün Başak’ın annesi ona bir kalem almış, masanın üstüne bırakmış. Bu kalem öyle güzelmişki sormayın. Üstü mavi yaldızlı bir boyayla boyalıymış. O yüzden de pırıl pırıl parlıyormuş. Sonra tepesine oturtulan kalem başlığı da çok güzelmiş. Renk renk bir sürü tüyden meydana gelmişmiş bu kalem başlığı.

Süslü güzel kalem masaya konunca çevresine şöyle bir bakınmış, sonra da yüzünü buruşturmuş, “Benim gibi güzel bir kalem, tahta bir masaya değil, altın masaya yakışırdı. Ya şu sandalye. . Aman ne çirkin. . O da tahtadan. Karyola, kitaplık, herşey herşey tahta” diye bağırmış. Onun sözlerini duyan masanın canı sıkılmış “Evet” demiş hepimiz tahtadan, daha doğrusu bir ağacın odunundan yapıldık. Ama sen de aynı şeyden yapıldın, unutma” deyince, süslü kalem öfkeyle yeniden bağırmaya başlamış : “Kim ben mi odundan yapıldım. Kıskançlığından ne söylediğini bilmiyorsun sen. Şu üstümdeki yaldızlı mavi giysiye bakın, ya tüylerim. Renk renk tüylerim” Süslü külem bağırmasına devam edecekmiş, ama bu kez sandalye sözünü kesmiş, “Bunlar sonradan eklenmiş sana. Sen de bizim gibi, bir ağacın odunundan yapıldın” demiş. kendini beğenmiş kalem, tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekmiş ki, Başak içeri girmiş. kalemi görünce de, “Aman ne güzel kalem” deyip, masasının başına oturmuş. Sonra da defterini çıkarıp ödevini yazmaya koyulmuş. Kendini beğenmiş kalem bembeyaz sayfalara yazdıklarını görünce, şaşkınlıktan neredeyse tepesindeki tüyleri dökecekmiş. Neden mi? Çünkü Başak, ona, “Ağaçtan, masa, sandalye, kalem, kağıt yapılır. Ağaçtan yapılan bu şeylerin hepsi de birbirinden yararlıdır” diye yazdırıyormuş. Kalem, o zaman, biraz önce küçümsediği masanın sandalyenin, kitaplığın kardeşleri olduğunu anlayıp, utancından “çıt” diye kırılmış.

Başak, “Hay allah ucu kırıldı. Dur gidip kalemtıraşımı alıp geleyim” diye odadan çıkmış. O zaman süslü kalem utanarak masadan, sandalyeden ve kitaptan özür dilemiş. Masa, “Gerçeği görmene sevindik kalem kardeş, önemli olan dış görünüş değildir. Yararlı olmaktır. Biz hepimiz Başak’a elimizden geldiğince yararlı olmaya çalışıyoruz. Üstündeki süsler olmasa da Başak seni severdi. Çünkü seninle yazabiliyor, bir şeyler öğrenebiliyor” demiş. .

İşte tam o sırada kuvvetli bir rüzgar, açık olan penceden içeri girmiş ve süslü kalemin tepesindeki tüyleri koparıp uçurmuş. Başak hemen odaya girip pencereyi kapamış, ama süslü kalem de tüysüz kalmış. Ama Başak, buna aldırmamış bile. . Yine ödevini yazmaya devam etmiş. Süslü kalem o zaman masanın sözlerine bir kez daha inanmış. “Renk renk tüylerim yok artık Ama Başak yine beni elinden bırakmıyor. Önemli ol