ÖZEL YILLAR

Şu “özel yıl” konusu da nereden çıktı? Ne işe yarıyor?! Bazı kendini bilmezlek bu soruyu sorup duruyor birbirine. Ne demek, ne işe yarıyor. Bir işe mi yaraması gerek. Uygar uluslar, 197n9 yılında bunu başlattı. 1979 yılını çocuk yılı ilan etti. Biz neyiz uygar, ileri bir ülke değil miyiz?! Tabii biz de kutladık. Neyimiz eksik o ülkelerden. İki nutuk atar bir iki gösteri düzenler, bir güzel kutlarız biz de çocuk yılını. Sorunları ortaya döken,yazan çizen, konuşanlar da olmasa daha iyi, daha da görkemli olacak bu özel yıl ya neyse. Hoş onun da kolayı var. Bol keseden vaadlerde bulunmanın, pembe gözlük dağıtmanın sakıncası ne?! Dostlar alışverişte görsün yeter. Yıl biter. Sözler unutulur, düşünenin, sorumluluk duyanların, yazan, çizenlerin, o yılla birlikte sesleri solukları yavaş yavaş yok olur ve öteki ÖZEL YILIN yazanı, çizeni, düşüneni, sorumluluk duyanının sesleri, yazı çizilerinin arasında boğulur, gider. Bu kez gelsin yeni ÖZEL YIL ve yeni yeni vaadler, caf caflı törenler, toplantılar, gösteriler vs.

1979 yılı çocuk yılıydı. İLK ÖZEL YIL, ilk heves. Geleceğimiz çocuklarımızın, ne kadar çözüm bekleyen sorunu varsa ortaya döküldü. Sorumluluk duyanlar var güçleriyle çalıştılar umutla. Eğitim sorunundan, çalışan çocuklardan, suçlu çocuklardan, korunmaya muhtaç çocuklardan çocuk ölümlerinden, çocuk mahkemelerinden tutun da, boş zamanların değerlendirilmesine kadar, bütün sorunlar didik didik edildi. Ciddi araştırmalar yapıldı; raporlar hazırlandı; öneriler sunuldu yetkililere. Yıl 1985. Aradan 6 yıl geçmiş. İlaç için bir tek sorun çözümlense ya. Özel 1979 yılıyla birlikte, sorumluluk duyanlarca gerçekleştirilen onca ciddi çalışma ve öneriler de, yetkili kişilerce 1979 yılının koltuğunun altına verilip tozlu ambarlara yollandı. 1979 yılında bir ilkokul öğrencisi, Milli Eğitim Bakanı’na “Bir sırada üç kişi oturuyoruz. Sığmıyoruz. Yazı yazamıyoruz. Sınıfımız 65 kişi. Dersin sonunda hava öyle kirleniyor ki, başımız ağrıyor” demişti. Bakan, “Size söz veriyorum bir yılda en geç iki yıl sonra bu söylediklerinizin hepsini halledeceğim” demişti. O yılki gazeteler de haberi resimleriyle birlikte bulabilirsiniz. Yıl 1985. Ankara’nın Çamlık Mahallesi’nde Üç Kızlar İlkokulu 30 000 öğrenciye eğitim hizmeti veriyor. Şehit Kubilay İlkokulu’nda her sınıf 85 kişi ve her sırada dörder çocuk oturmaya çalışıyor. Öğrenciler, bir ucu kanalizasyona bağlı gölcüklerde, kayık yüzdürerek, teneffüs (ders) aralarını değerlendiriyorlar. Eğitim ordusunun değerli neferi Kubilay’ın tam da adına layık bir ilkokul yani (!). Karahanlılar ilkokulunda okuyan öğrenciler ise, kömürlükten bozma dersliklerinde gözlerini ve sağlıklarını koruma savaşı veriyorlar. Öğretmen ve yöneticiler mi? 1979’dan bu yana bir suskunluk almış onları. Milli Eğitim Bakanı Dinçerler’in son genelgesinden sonra ise, “Evet durum bu ama sorunumuz yok, eğitim normal” diyorlar.

Evet, 1979 yılı gerilerde kaldı. Verilen sözler mi?! Ne sözü verildi ki…

Yine o yıl boyunca, suçlu çocuklar üerine gerçekten değerli araştırmalar yapıldı, öneriler sunuldu yetkililere.. Özellikle Çocuk Mahkemeleri konusu tartışmasız benimsendi. Suçun toplumsal ve ekonomik kültürel koşulların ve bireyin içinde yaşadığı çevrenin kötü etkilerinin sonucu ortaya çıktığı bilimsel gerçeği, o yıl, yeniden keşfedilip büyük bir inançla kabul edildi. Gereğinin düşünüleceği sözleri verildi. Bu arada, “Çocuk Mahkemeleri” kurulacağı “Islah evleri”nin sayısının 2-3 katına çıkarılacağı sözleri verildi yetkililerce .

Yıl 1985… Çocuk suçlu sayısı o yıllara oranla 3-4 kat arttı. Islah evleri sayısında değişme yok. Çocuk Mahkemeleri konusunda ise Adalet Bakanı, “Çocuk mahkemelerinin kurulması konusunda şimdilik bir çalışma yok” diyor. Sanki 1979 Çocuk Yılı diye bir şey yaşanmamış gibi. Yani eski tas, eski hamam, tellaklar değişmiş yalnızca.

Yoo nankörlük etmemek, gerçeği görmezden gelmemek gerek. Uygar uluslar gibi davrandık. Onlar gibi lafta da olsa kutladık ya bu yılı. Listede bizim de adımı var ya… Daha ne?!”

Bu uygar uluslar 1899 yılında çocuk mahkemelerini kurmuşlarmış; 1911’li yıllarda çocuklar için özel yasalar çıkarmışlarmış; çocuk kitaplıkları şu kadarmış; o uluslarda 15 çocuğa bir öğretmen düşüyormuş (daha say sayabildiğin kadar). Bunlar önemli değil. 1979 yılı boyunca o ülkelerde, çocukların sorunlarının ne kadarı çözülmüş önemli mi?! Önemli olan ÖZEL YILI kutlayan ülkeler arasında olmak. Dedik ya dostlar alışverişte görsün. “GENÇLİK YILI” içinde iyi alışverişler sayın sorumlular demek istemiyoruz artık. Toplumun suskunluğu, ÖZEL YILLAR uyutmasını anlamadığından değil. Sabrından. Bir atasözü vardır, kulaklara küpe olsun diye : “Uysal atın çiftesi pek olur” .